Bir gün Selmân-ı Farisi (r.a), manevi kardeşi olan Ebu Derdâ’ya (r.a) “Rabbinin, nefsinin ve ailenin senin üzerinde hakkı vardır. Şu hâlde her hak sahibine hakkını ver!” dedi.
Ebu Derdâ (r.a) Resûl-i Ekreme gelerek Selmân’ın (r.a) kendisine söylenenleri bildirince Allah Resulü (s.a.s.): “Selmân doğru söylemiş.” (Buhârî, Savm, 51) diye buyurdu.
Anne ve babaların evlatları üzerinde hakları olduğu gibi çocuklarında anne ve babaları üzerinde bir takım hakları bulunur. Anne babanın evleneceği ve soyunu devam ettireceği eşini itinayla seçmesi, çocuk ana rahmine düştüğünde babanın anne adayına (eşine) temiz ve helal şeyleri yedirmesi çocuğun daha dünyaya gelmeden önceki anne babasının üzerindeki hakkıdır.
Çocuk dünyaya geldiğinde anne ve babalar; yeni doğan çocuklarının sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okumalı, çocuklarına güzel, anlamlı bir isim koymalı, temiz ve helal lokma yedirmeli, güzel ve temiz elbiseler giydirmelidir. Ayrıca çocuklarını sünnet ettirmeli, yedi yaşına geldiğinde de onlara namaz kılmayı, adab-ı muaşereti, örf ve adetleri öğretmelidir.
Anne babalar; çocuklarını Allah’a iyi bir kul, milletine ve insanlığa hayırlı ve faydalı bir insan olarak yetiştirmekle yükümlüdür. Çocukları doğru bir inanç, güzel terbiye ve ahlak ile büyütmeli; onların iyi bir eğitim almalarını sağlamalı, sanat ve zanaat öğrenmeleri için gerekli tedbirleri almalıdırlar. Onlara güzel davranmalı, miras hakkından tutun da gösterilen sevgiye ve öpmeye varıncaya kadar her hususta çocuklar arasında eşit ve adil davranmalıdırlar. Anne ve baba evlilik çağına gelen çocuklarını dindar, ahlâkî erdemlere bağlı ve denk biriyle evlendirmelidir.
Ebeveynler, kendilerine Allah Resulünü örnek almalı ve çocuklarına da güzel birer rol model olmalıdır. Bir düşünür, çocuklara güzel örnek olmanın önemini ne kadar güzel ifade etmiştir: “Çocuğunu terbiyeye başlarken önce kendini düzelt, kendini örnek olabileceğin bir seviyeye çıkar. Çünkü çocuğun gözleri sana tâbîdir. Sen neyi güzel, doğru, iyi görürsen o da aynı değerlendirmeyi yapar. Senin yaptıklarının tamamını, iyi diye taklit eder.”
Önce anne ve babaya sonra da topluma, devlete ve tüm insanlığa emanet olan çocuklara maalesef hiç kimsenin layıkıyla sahip çık(a)madığını görüyoruz. Bugün dünyanın farklı coğrafyalarında başta Gazze’de olmak üzere sömürgeci, emperyalist, zalim ve lanetli kişi ve topluluklar tarafından çocukların eğitim, sağlık, yaşama, barınma gibi tüm hakları ellerinden alındığını müşahede ediyoruz.
“Dünya Çocuk Hakları Günü” olarak kutlanan 20 Kasım, bu yıl İsrail saldırıları sonucu Gazze’de bebek, çocuk ve kadın katliamlarının yaşandığı bir döneme denk gelmiştir. Öyle ki, Gazze Şeridinde hemen her gün bebek ve çocuk cesetleri ya enkaz altında kalmakta ya da paramparça olmuş bir şekilde yıkıntılar arasından çıkarılmaktadır.
En ufak tebessümüyle dünya cennetini yaşatan çocuklarımızın on binlercesi bir yıl içinde hunharca ve cani yöntemlerle hayatını kaybetti. Binlerce çocuk kayıp, beş bine yakın çocuk ise açlık ve hastalığın pençesinde kıvranmaktadır. Resmi verilere göre kırk binden fazla çocuk ya annesini veya babasını ya da her ikisini kaybetmiştir. Çocuk haklarıymış, kadın haklarıymış, insan haklarıymış, birleş(me)miş milletlermiş bütün bunların birer avutma, yalan, hikâye ve kuruntudan ibaret olduğu ve birilerinin emellerine hizmet etmek için var oldukları bugün Gazze’de yaşatılan mezalimden sonra daha da aşikâr olmuştur. Durum böyleyken insan sor(a)madan edemiyor. Acaba “Dünya Çocuk Hakları Günü(!)” nden kasıt hangi milletin, hangi devletin veya hangi dünyanın çocuklarının haklarından bahsedilmektedir? Gazze’de başka yerlerde bombalanan binaların yıkıntıları arasında aileleriyle can veren çocukların yaşam hakları da bu güne dahil mi?
Dostlar! Çocuk nimeti, kıyamet günü sorgusu yapılacak nimetlerin başında gelir. Bu nedenle kendimizi ve sorumlu olduğumuz çocuklarımızı her türlü kötülükten, çirkinlikten, şeytanlıktan, tehlikeden, istismardan, bağımlılıktan (uyuşturucu, teknoloji, kumar, içki, sigara gibi) ve yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden (Tahrîm, 66/6) korumamız gerekiyor.
Evlatlarımızı bilim, sanat, kültür, teknoloji ve daha başka alanlarda geliştirmeli; pozitif ve manevi ilimlerle eğitmeli; insan hakları, adalet, barış, sevgi, saygı, dürüstlük, hoşgörü, vicdan, merhamet gibi İslami, insani ve ahlaki değerler ile yetiştirmeliyiz. Atalarımız ne güzel söylemiş:
“Doğurmakla bitmiyor, yoğurmak gerek onu…
Gayrıya bırakma da sen eğit çocuğunu…”
Sahi! ‘’Dünya çocuk hakları günü!’’ ne demek?